Allah’a Yalvarış İleten Kurtuluş Tevbe

Cevdet ÇAKIR
795 Görüntüleme
30 Mayıs 2019 18:52
Son Güncelleme: 30 Mayıs 2019 18:52
İslam, teslimiyettir; İslam olan (Müslüman) nasuh bir tevbe ile Allah’a dönmelidir. Salim (kurtulmuş) olmak, selamette olmak, arıza ve mânialardan uzak bulunmak, (şirk ve günahlardan uzak) salim ve halis kalp, eman ve necat (kurtuluş yolu), sulh, teslim olma, boyun eğme, inkiyad etmek, ihlâslı davranmak, Müslüman olmak, İslam’a girmek, Allah’a itaat edip şer’i hükümlerine bağlı kalmak, selam, selamlaşma gibi anlamlarda kullanılan, s-l-m kökünden gelen İslam, teslimiyetin adıdır. Bu sıfatı taşıyanlara “Müslim/Müslüman” adı verilir. Sıfat olan bu kavram, eyleme, yaşama, hayata aktarılması ile fiile dönüşür. Eylemsiz bir fiil niteliği taşımaz, sadece sıfat olarak kalır. Teslimiyet, Türkçede “pes etmek, yenilmek, boyun eğmek, birinin isteğini olduğu gibi kabul etmek” anlamlarında kullanılır. Kur’anî boyutuyla ele alındığında ise bambaşka bir anlam kazanır.
 
Türkçede bilinen teslimiyet zilleti ifade ederken, Kur’anî açıdan şerefi, izzeti, onuru, ihlâsı, samimiyeti, topyekûn Allah’a bağlanmayı, kayıtsız şartsız Rabbe boyun eğmeyi, zalime ve zulme karşı direnişi, sabrı, ahlakı, paylaşmayı, infakı, kurtuluş yolunu ifade etmektedir.
 
“Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”(Tirmizi, İman, 12; Nesai, İman, 8)
 
“Ama hayır, Rabbine andolsun ki, onlar, (ey peygamber), aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça, (gerçekten) inanmış olmazlar.” (Nisa: 65)
 
“Bütün benliğini Allaha teslim eden, daima iyilik yapan ve her türlü bâtıldan yüz çeviren İbrahim’in dinine Allah’ın onu sevgisiyle yücelttiğini görerek uyan kişiden daha iyi iman sahibi kim vardır?” (Nisa: 125)
 
Hz. İbrahim (a.s), Allah’ın hükmüne, adaletine, kararına tam bir teslimiyet ile iman etmiş ve Allah’ın emrini ifa etmek için, ciğerparesini hiç çekinmeden kurban etmeye razı olmuş ve bu teslimiyeti en ufak bir şüpheye mahal vermeyecek derecede Hz. İsmail (a.s) kabullenmişti. Hz. İbrahim’in (a.s) inancı ve Hz. İsmail’in (a.s) teslimiyeti, Allah’ın onlara sonsuz rahmeti ile muamele etmesiyle sonuçlanmıştır. Müslüman = İslam olmak, Allah’ın hükmüne razı olmaktır, Allah Resulü Hz. Muhammed’in (s.a.v) getirdiklerini tam bir teslimiyetle kabullenmektir.
 
Allah kullarına sonsuz rahmeti ile muamele ederken, kullar bu muameleye karşılık olarak yalnızca Allah’a kulluk etmek görevini hakkıyla yerine getirmekle mükelleftirler. Her türlü korku, endişe, cehalet ve dehşetten emin olmak ve yalnızca Rabbe teslim olmak İslam olmak = Müslüman olmaktır.
 
Hz. Ali (k.v), şöyle söylemiştir:
 
“İnsanlardan bazıları elleri, dilleri ve kalpleriyle kötülüğe karşı çıkarlar. Bunlar, bütün hayrı kendilerinde toplamışlardır. Bazıları da elleriyle değil ama dilleri ve kalpleriyle kötülüğe karşı koyarlar. Bunlar, iki özellikle amel etmiş ve birini terk etmişlerdir. Bazıları da sadece kalple kötülüğe karşı çıkarlar. Bunlar birini almış ve önemli iki tanesini terk etmişlerdir. Ve bazıları da hem elle hem dille ve hem de kalple kötülüğe karşı çıkmayı terk etmişlerdir. İşte bunlar, yaşayan ölülerdir.” (Nehcü’l-Belağa’dan)
 
Ey ölü olan diriler, öyle ise nefsin, heva ve hevesin, şeytanî dürtülerin tuzak ve hilelerinden korkun ve şehvetlerin peşinde koştuğunuz halde “sonra tevbe ederim” diyerek Allah ile oyun oynamayın, çünkü bu davranış ancak insanın kendini kandırmasıdır.
 
İnsan fıtrata dönmek içi saf bir inanç ve ahlakla mümkün mertebe masiyetlerden uzak durmaya, günaha bulaşmamaya gayret etmelidir. Çünkü bir kez günaha bulaştıktan sonra nefsi ıslah etmek çok zordur. Tevbede esas olan geçmişte işlenmiş günahlardan pişmanlık duymak ve bir daha bu günahlara dönmemektir. “Tevbe ettim” deyip iki gün sonra tekrar geriye dönmek ancak kendini aldatmaktır, münafıklık alametidir.
 
Allah’ım, bizlere Kur’an’ın hadimleri olma şerefini ver, bizi hata ve günahlarından pişmanlık duyarak sana yönelen kullarından eyle. Ya Rabbi, bizi affet, kusurlarımızı, günah ve hatalarımızı afv-u mağfiret eyle.
 
 
CEVDET ÇAKIR 
30/05/2019

Yorum Yazın