Canı canla ölçmeli

Doç. Dr. Mustafa Ünverdi
1645 Görüntüleme
08 Temmuz 2017 23:35
Son Güncelleme: 08 Temmuz 2017 23:35

Suriyeliler meselesinde kişisel yorumumdur:
Hükümetin Suriye (ya da her türlü) politikasına karşı olanlar en ufak olumsuz haberi öne çıkarırken, karşı cepheden tam aksi bir tavır görüyoruz. Halbuki insan hayatı ve onuru her türlü ideolojik kaygılardan üstündür.
Diğer taraftan, inançlarında zafiyet, değerlerinde çürüme başladı mı bir toplumda, karşınıza nerede ne çıkacağını bilmezsiniz. Böyle toplumlarda can, mal, ırz güvencesi tehlikededir. Dünkü yaşanan tarifi imkansız acı olay da bunun bir örneğidir. Ne yazık ki tecavüz, cinayet, rüşvet, vs. ne sadece bizim toplumda ne de Suriyelilerde var. Değerleri tahrip olmuş toplumların nerede kime patlak vereceği belli olmaz. Benzer facialar her kesimden/toplumdan gelebilir.
Dolayısıyla göçmenleri illa ki mübarek muhacirler olarak görmemiz gerekmez.
Ancak bu onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmayı meşru kılmaz. Hiçbir dini inanç olmasa bile, sırf insani değerler gereği onlara misafirperver davranmalıdır. Bugün Suriyeli göçmenlere aşağılayıcı ve tahkir edici bir tavır sergileyenler, şunu hatırdan çıkarmamalı ki, yaşadığımız ateş çemberinde, ekonomik krizde ve terör kıskacında hala dimdik ayaktaysak, bunda hayır duasını aldığımız kimi salih ve müttaki göçmenlerin etkisinin olmadığını kim iddia edebilir?
Bu sebeple, insanlar kendileri dışında gelişen savaşın mağduruyken ve insan gücünü binlerce kez aşan silahların bombaların, füzelerin kuşatması altında ülkemize sığınmışken, onlara "burada ne işleri var, gidip savaşsınlar" türünden, seküler ve ırkçılık kokan söylemler kullanmamalıdır. Canı canla ölçmelidir. Yani kendimize yapılmasını/söylenmesini istemediğimizi başkasına yapmamalı ve söylememeliyiz.
Sınır ötesinde bir zülüm varsa ve o zülümden insanlar kaçıyorsa, velev ki kafir gelsin sığınsın evimi açarım. Din, vicdan ve insaniyet bunu gerektirir. Bir ormanda çadırda olduğumuzu düşünelim. Dışarda bir hayvan saldırısına uğramış ve çadıra sığınmak isteyen biri var, o durumda, "dinin nedir" diye sorulur mu? O zaman Haricilerden, IŞID'den, Haçlılardan ne farkımız kalır?
Türkiye bu toprakların asil geçmişidir. "Ana"dolu olmak mazluma kucak açmayı gerektirir. Müslüman olmak mağdura yardım etmeyi gerektirir. İnsan olmak her türlü canlıya duyarlı olmayı gerektirir. "Kimse kimsenin rızkını yiyemez" kültürüne sahip bir millet olarak mültecilerin ekmeğimize mal olduğunu iddia edenlere güler geçerim. Ve derim ki, "misafir bereketiyle gelir".
Tabi bütün bu duygular yetkililerin ve sivil toplumun sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Kaldı ki yetkililer ve çeşitli STK temsilcileri gerekeni yapıyor yapmaya çalışıyor. Burada bir vatandaş olarak bize düşen ayırımcılıktan ve ötekileştirmeden uzak durmak ve mülteciler üzerinden ideolojik söylemler geliştirmekten imtina etmektir. Ancak devlet yetkililerimizden de vatandaşların haklarını korumayı beklemek ve mağduriyetlere izin vermemesini beklemek/istemek de haktır. Bu bağlamda mültecilerin eğitim, barınma ve sağlık ihtiyaçları için çaba sarf eden resmî ve sivil toplum temsilcilerini yürekten kutlamalı ve desteklemelidir. Elbette herşey toz pembe değildir. Bu yüzden bazı olumsuzlukları vakarla ve olgunlukla karşılamalı, onlar üzerinden/bahanesiyle yetkililere cephe alınmamalıdır. Hiçbir şekilde masum insanlar ideolojik kamplaşmaya alet edilmemelidir. Mamafih hangi siyasi emel küçücük bir çocuğun hayatından ve hayallerinden değerlidir?
Son söz: Medeniyet/insaniyet, her türlü problemi medeni/insani değerler ve ölçüler içerisinde aşabilmektir. Ve biz bu coğrafyanın köklü milletiyiz. Herşeye rağmen hala güçlü duygularımız, inançlarımız, değerlerimiz, bağlarımız var çok şükür...

Yorum Yazın