İslam dini, Kur’an-i ifade ile “Allah indinde tek hak dindir.” (Al-i İmran, 3/19) Yüce Mevla, kullarını bu hak inançtan haberdar etmek için tarih boyuncu peygamberler ve kitaplar göndermiştir.
Hz. Âdem ile başlayan ve Hz. Muhammed ile biten Peygamberler zinciri ve Suhuflarla başlayıp Kur’an ile biten ilahi kitaplar, insanları hep bu inanca davet etmişler.
Peygamberler ve ilahi kitaplar, tarih boyunca İslam’a davet ettiği gibi aynı şekilde peygamberlere inanan her devirdeki müminler de bu daveti yapmıştır.
Son peygamberin ümmeti de gerek sahabeler gerekse sahabelerden sonra gelen müminlerle bu çağrıyı yenilemiştir.
Sevgili peygamberimiz, peygamberlik mührünü aldıktan sonra Mekke’de tek başına hak dini tebliğe başlamış. Kısa bir zamanda önce Mekke, Medine, Arabistan… İslam ile müşerref olmuş.
Efendimizin vefatından sonra da sahabeler, tabiun ve onlardan sonra gelen Müslümanlar İslam’ı tebliğ etmiş. Bunun neticesinde önce Arap yarım adası, sonra Afrika, Anadolu, Kafkaslar, Balkanlar ve en nihayetinde bütün dünya İslam ile müşerref oldu. Gelinin noktada yaklaşık iki milyar insan İslam’ı din olarak kabul etmiş durumda.
İslam’ın kısa zamanda bu kadar yayılıp müntesip bulmasının sebebi hikmetleri çoktur. Ancak bunların öne çıkanı şüphesiz İslam’ın hem hak oluşu hem de hep örnek şahsiyetler tarafından tebliğ edilmiş olmasıdır.
İslam asırlarca bu iki hikmetle müşerref olunan bir din oldu. İnsanlar hak dini inceleyerek ve örnek tebliğcilere bakarak İslam’ı kabul etti.
Ancak zamanla İslam dünyasında başlayan bozulma örnek şahsiyetleri azaltmıştır. Alem-i İslam’da örnek şahsiyetler azalmakla birlikte yine de 21. Asırda iletişim ve bilgi vasıtası ile insanlar İslam’ı incelemekte ve kabul etmektedir ki asrımızda İslam dünyada en çok tercih edilen dindir.
İslam dini, dünyada en çok tercih edilen din olduğu için İslam dininin imajı dıştan müdahalelerle, içten ihanetle son dönemlerde zedelenmektedir. Tabi dış kaynakların müdahalesinin çeşitli gerekçeleri vardır. Fakat en önemlilerinden birisi şüphesiz İnsanların İslam’ı tercih etmesidir.
Dünyada İslam’a ciddi yöneliş olduğundan dış güçler, İslam’ın imajını bozmak için İslam’ı terör, Müslümanı terörist olarak göstermeye çalışmaktadır. Hazin olanı ise bazı gurup ve kişiler yaptıkları ile bu algıya hizmet etmektedir.
Fotoğrafa genel baktığımızda ne hazindir ki Müslümanlar birbirini vurmakta, İslam terör dini, Müslüman da terörist konumunda.
Bireysel ve toplumsal olarak biz Müslümanlara düşen görev hayatın her alında başkalarına güzel örnek olmaktır. Bu anlamda inancımız, yaşantımız, ahlakımız ve dürüstlüğümüz başta olmak üzere herkese ve her kesime güzel bir örnek olmamız inancımızın bize yüklediği bir görevdir. Bu bağlamda insanlar bize bakarak İslam’ı sevmeli, bizden dolayı da İslam’dan soğuyup mesafe koymamalıdır.
Bireysel ve toplumsal olarak böyle bir görevimiz olduğu gibi aynı şekilde İslam’a, Müslümana ve insana yönelik hizmet yürüten bütün vakıf, dernek, gurup ve STK’ların da böyle bir sorumluluğu vardır.
Onun için her Müslümanın şu hadisi unutmaması gerekir:"Senin elinle bir kişinin hidayete ermesi, yeryüzünde bulunan ve güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha hayırlıdır." (Buhârî, “Cuma”, 29)
Tabi unutulmamalıdır ki hidayete vesile olmak bu kadar sevap olduğu gibi ona engel olmakta bir o kadar vebaldir.
Şunu da unutmamalıyız ki; biz görev ve sorumluluğumuzu ihmal etsek de “…Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır."(Tevbe 9/32.)
O, nurunu tamamlar. Ancak biz sorumluluğumuzu ihmal edersek hafazanallah dünyamızı ve ahiretimizi karanlığına çeviririz.
Yorum Yazın