Yapılan iyilikler ve güzellikler ne kadar çok olursa olsun seksen milyonun tamamının haberdar olması veya mutluluğunun sağlanması mümkün değildir. Oysa bir kötü hareket tüm ülkeyi üzmeye yetmektedir. Ülkesinden çoluk-çocuğunun geleceğini kurtarmak için ülkemizi emin belde olarak görüp Osmanlı yurduna hicret eden bir din kardeşimizin yuvasını söndüren mahlûkları kınamak bir mana ifade etmiyor artık. Çünkü yara o kadar büyüktür ki, tüm ülkenin huzurunun kaçmasına yetti adeta.
Esasen üzerinde durulması gereken husus kınamak veya telin etmekten öte neden bu hallere düştüğümüzün psikolojik ve sosyolojik yönleriyle derinlemesine tetkikidir. Zira Emani bu halkanın ilki olmadığı gibi bu gidişle sonu da olmayacaktır. Daha önce de yaşadığımız Özgecan ve diğer olayların ardından yapılan tüm değerlendirmelerin bir ifade etmediği bariz bir şekilde ortadadır.
Diğer taraftan bu tür vahşiliğin işlendiği toplumların yapısına da bakıldığında, değerler eğitimi gelişmemiş toplumlarda veya yozlaşma kültürünün hâkim olduğu toplumlarda cereyan ettiği görülecektir. Mesele Suriye’den göç edenlere karşı tavır noktasından ele alınır ve ona göre değerlendirmelerde bulunulursa sadece o kardeşlerimizin üzülmesine ve tedirgin olmalarına zemin hazırlanmış olunur. Çünkü buna benzer hadiseler din, dil, ırk ve milliyet farkı gözetilmeksizin yaşanmıştı.
Ancak, değerler eğitiminin verilebilmesi adına toplumun her kesiminin üzerine düşen sorumluluğu olduğu ortadadır. Gerçekler karşısında hiç kimse kafasını kuma sokmamalıdır. Zira 1 Kasım seçimlerinden önce bir seyahatim sırasında radyo konuğu Sayın Binali Yıldırım, ülkenin fiziki yapısını tamamladıklarını, gelecek dönemde ise ihmal edilen manevî problemlerini çözeceklerini ifade etmişlerdi. Aslında sorun ve çözüm belli idi. Siz insanlara değerler eğitimini veremezseniz huzur toplumu oluşturamazsınız. Gelişmişliğin nişanesi fiziki görünümlerle beraber manevî atmosferdir aynı zamanda.
O halde huzur ikliminin yaşanmasının teminatı sağlam bir Allah inancı ve aynı zamanda caydırıcı ceza sistemidir. Bu iki husus bir arada olursa ne âlâ. Filhakika birisinin olması dahi problemi çözmeye yetecektir. Aksi takdirde anlık gözyaşları ve yaldızlı kınama sözcükleriyle huzur toplumu oluşturmak mümkün değildir.
Yorum Yazın